Hamilelik fizyolojik bir fenomendir ve sonu anneler için ağrı, korku, endişe ve hatta ölüm korkusuyla ilişkilidir. Doğum, fiziksel, duygusal, sosyal, fizyolojik, kültürel ve psikolojik boyutları olan çok boyutlu bir süreçtir. Doğum, kadınlar için kritik ve bazen acı verici bir deneyim olabilir.
Ağrı, bir bireyin yeteneklerini olumsuz yönde etkileyen korku ve endişeye yol açan en yaygın tıbbi sorunlardan biridir. Doğum ağrısına yönelik tutumlar, doğum şekli hakkındaki kararı büyük ölçüde etkileyen fiziksel, psikolojik, çevresel ve destekleyici faktörlerle ilişkilidir.
Kültür, insanların doğum ağrısına yönelik algı ve tutumları, doğum ağrısının tanımı, ağrıya karşı başa çıkma mekanizmaları ve ilgili davranışlar üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Doğum ağrısına yönelik tutum, kadınların doğum şekli hakkındaki kararlarında belirleyici olabilir.
Doğumu yöneten her kadın doğum uzmanının ana hedeflerinden biri güvenli bir doğum yapmaktır. Sezaryen ilk olarak anne ve bebek için riskleri azaltmak için uygulanmıştır. Ancak günümüzde sezaryen doğum, doğum sancılarından kaçış olarak algılanmakta ve sezaryen doğumun ağrısız, daha güvenli ve vajinal doğumdan daha sağlıklı olduğu düşünülmektedir. Aslında kadınların yarısından fazlası tercih edilen doğum şekli olarak gönüllü olarak sezaryen seçer.
Hamilelik sırasında kadınlar doğum şekli konusunda karar vermelidir. Karar verme süreci, insan düşüncesinin en karmaşık mekanizmalarından biridir ve çeşitli faktörlerden etkilenir. Karar verme, “bilgi analizi, karar verme ve bu kararı uygulama” olarak tanımlanmaktadır.
Sezaryen doğum, sadece anne veya bebeğin hayatı risk altında olduğunda önerilir. Bununla birlikte, bu yöntem şu anda doğum ağrısından kaçmanın bir yolu haline gelmiştir. İnsanlar sezaryenle doğumun vajinal doğumdan daha az ağrılı, daha güvenli ve daha sağlıklı olduğuna dair ortak bir inanca sahiptir. Aslında, kadınların yarısından fazlası gönüllü olarak sezeryan ameliyatına giriyor. Bireyin görüşleri ve tutumları, doğum seçimini önemli ölçüde etkiler.